Gamze Cizreli - BIG CHEFS YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Big Chefs markasının kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Gamze Cizreli, ülkemizin başarılı kadın girişimcilerinden. Dergimizin 70. sayısında kapak konuğu olan Cizreli, başarı hikayesini okurlarımız için anlattı.
• Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ben Mezopotamya kadınıyım. Diyarbakırlı bir ailenin kızıyım. Çocukluğum, babamın işi dolayısıyla biraz Diyarbakır’da biraz Konya’da geçti. Sonrasında Ankara’ya giderek eğitim hayatıma devam ettim. Üniversite’de ODTÜ işletmeyi bitirdim. Ben biraz şanslı bir çocukluk geçirdim. İyi eğitimler aldım, mutlu bir ailede, sevgiye doyarak büyüdüm.
Üniversitenin hemen sonrasında da kariyer hayatım başladı. Önce bir savunma sanayi şirketinde 3 yıl kadar çalışarak kurumsal hayatı deneyimledim. Fakat her zaman aklımda olan tek şey yiyecek içecek sektörüne girmekti. Tabi ailem hiçbir zaman girişimci olmamı desteklemiyordu. Özellikle 90’lı yıların başı ve restorancılığın, yiyecek içecek sektörünün itibarının hiç yüksek olmadığı yıllar. Herhâlde biraz genlerde de var. Güneydoğu mutfağının ne kadar zengin olduğunu ve yaşamak için yemenin ötesinde, yemek için yaşandığını hepimiz biliyoruz. O dönemlerde zaten Ankara’da çok fazla kafe yok. Restoranlar, fast food ve pastane çoğunluktaydı ama hepsinin tek çatıda toplandığı bir kafe kültürü yoktu. Beni cezbedende birazcık eksiklikleri görmem olmuştu. Savunma sanayi şirketinde çalışırken beklenmedik bir anda istifa ettim ve hayalim olan yiyecek içecek sektörüne doğru bir yola çıktım. Bir restoranda çalışmaya başladım ve deneyim kazandıktan sonra 1993 yılının sonunda ilk girişimim olan Ankara’daki Cafemiz ile bu sektöre giriş yaptım. Sonrasında eski ortağım ile birlikte yine bir pastane konsepti kurduk. Pastacılığa yeni bir soluk getiren ve Ankara’ya yolu düşenlerin, Ankaralıların iyi bildiği Kuki markasını kurduk. Hızlı pakete yönelik, Quick China ismiyle Asya mutfağına da giriş yapmış olduk. Arka arkaya pek çok marka yarattık. Ankara’nın sosyal hayatını ciddi anlamda değiştirdik. 1993 yılından 2005 yılının sonuna kadar pek çok işe imza attık. Sonrasında bir yol ayrımına girdik. Hem hayat ortaklığımız hem iş ortaklığımız bitti.
Sonra benim ikinci girişimcilik dönemi dediğim Big Chefs’i kurma sürecim başladı. Sıfırdan başlamak zorundaydım ve sermaye arayışım başladı. Bir kadın girişimi olan, yüzde yüzü banka kredisiyle kurulan, Diyarbakırlı bir kadının Ankara’da kurduğu bir marka olarak Big Chefs’ kurdum ve büyük yolculuğum başladı. 2009 yılında İstanbul, 2014 yılında ilk yurtdışı şubesi olan Dubai, 2019 yılında ilk Avrupa şubesi Frankfurt ile bugün 66 şube 7 ülkede ve 3000’e yakın çalışanla Big Chefs, yoluna devam ediyor.
• Yeme içme sektöründe hayalleriniz varken, başlangıç Savunma sanayi sektörü nasıl oldu peki?
O yıllarda Ankara’da yaşıyorsanız özel sektör şehirde çok kısıtlı olduğu için en büyük şansınız kamuda çalışmaktı. Biz ODTÜ’den mezun olduktan sonra arkadaşlarımın büyük çoğunluğu kamu veya kurumsal şirketlerde çalışmaya başladı. Finans sektörüne girenler bankalara, pazarlama ve marka yönünde gidenlerde çok uluslu Unilever gibi şirketlere girdiler. Ankara’da bir işletme fakültesi mezunu ya kamuda çalışacak ya büyük inşaat taahhüt şirketlerinde ya da savunma sanayinde çalışacak. Savunma sanayine 80’li yıllarda güneydoğudaki terör olaylarının iyice artmasıyla birlikte büyük bir fon aktarıldı. Savunma sanayinin altın dönemiydi diyebilirim. Çalıştığım şirket Türk-Amerikan ortak girişimi olan bir şirketti. Türk Silahlı Kuvvetlerine zırhlı araç üretiyordu. Bu sektörde çalışmanın, iş hayatına başlamanın bana çok büyük faydası oldu. Bir kere Amerikalılarla çalışmak büyük bir disiplin gerektiriyor. Böyle bir sektörde iş hayatına girmem hem iş disiplinini kazanmam, büyük bir uluslararası şirketin nasıl yönetildiğini görmem, o vizyonu anlamam açısından da çok önemliydi. Son yıllarda gençler çok sabırsızlar. Teknoloji şirketlerinin basamakları çok hızlı çıkmasıyla heveslenip umutlanıyorlar ve hemen Unicornlar yapalım diyorlar. Ama bir süre başka yerlerde çalışmak gerek. Mümkünse girişimde bulunmak istediğiniz sektörde başlayıp, başka birisinin parasıyla biraz deneyim kazanmak hatta ve hatta bu işi sevip sevmeyeceğinizi anlamak için. Çünkü sonunda kapitalinizi, kaynaklarınızı koyuyorsunuz. Hem vaktinizi hem paranızı harcıyorsunuz. Başka yerde başlamak bunları anlamak içinde büyük bir fırsat. Benim belki sonradan girişim yaptığım sektör yeme içme sektörüyle çok da ilgili değildi. Ama buna rağmen orada çalıştığım için çok mutluyum. En azından neyi istemediğimi anlamış oldum. Tekrar dünyaya gelsem şu an yaptığım işi yaparım. İnsanın bunu anlaması, bunu keşfetmesi büyük şans.
• Big Chefs ismi nereden aklınıza geldi?
Eski markalarımda birlikte çalıştığım 3 şef arkadaşım hep şunu söylerdi. “Tekrar bu sektöre girerseniz, biz sizinle yol arkadaşı olmak istiyoruz.” Sürekli bana gelirlerdi. İletişimimizi hiç koparmamıştık. Bir gün onlara dedim ki; “Tekrar ben bu işlere giriyorum ve bu markayı sizin adınıza kuruyorum, sizin omuzlarınıza yüklüyorum. Adı “Big Chefs” büyük şefler olacak.” Big Chefs, o 3 büyük şefin adına kurulmuş bir markadır.
• Kurulduğu günler hiç başarısız olacağınızı düşündünüz mü?
Kurarken tabi ki insanın içinde endişeler oluyor. Sonuçta risk alarak başlıyorsunuz. Tekrar ayağa kalkma mücadelesi içindesiniz. Banka kredisi almışsınız ve ne olacağı belli değil.
Ama kapıyı ilk açtığım gün hiç unutmuyorum bir Aralık ayı pazar günü brunch ile açmıştık Ankara’da. O gün kapıları açtıktan sonra gelen misafirlerimizin olumlu beğenilerini görünce artık bu işin gideceğine, büyüyeceğine inandım. Açana kadar endişelerim olsa da açıldığımız ilk gün bütün endişem ortadan kalktı.
• Birçok şubeniz var artık. Büyüdükçe işler zorlaştı mı?
Bu bir karar. Bana danışan meslektaşlarıma her zaman söylerim. Ya küçük ve tek dükkan olarak kalacaksınız, her şeyle siz ilgileneceksiniz, kendiniz açıp kendiniz kapatacaksınız yada büyümek istiyorsanız o saatten itibaren kurumsallaşmaktan başka çareniz yok. Büyüdükçe tabi zorluklar artıyor. Standartları korumak, doğru lokasyonlarda olmak, doğru bir insan kaynağı oluşturma, markanın vizyonunu anlayan bilen bir ekiple çalışmak çok önemli. İlk zamanlar çok zorlanmış olsam da bugün çok iyi bir ekiple çalışıyorum.
Biz girişimciler, markalarımıza çok fazla bağlanıyoruz. Ne koltuklarımızı bırakabiliyoruz ne geri çekilmeyi becerebiliyoruz. Sonrasında da marka sürdürülemiyor. Bir liderin yapması gereken en önemli şey markasından kendisini geriye çekebilmesidir. Markaya kendi vizyonu vererek, onsuzda büyüyebileceğini gösterirse o zaman marka hem sürdürülebilir olur hem başarı gelir. Ben onu başardığımı düşünüyorum.
• Big Chefs nasıl bu kadar başarılı oldu sizce?
Bana göre iki önemli nokta var. Big Chefs markasını kurduğumuz dönem, restoran menülerinde Club sandviç, Sezar salatası gibi klasik çeşitler vardı. Biz ise sumak ekşili kuru patlıcan dolması veya etli yaprak sarması gibi bir takım Anadolu lezzetlerini kendi sunumlarımız ile farklılık katarak menülerimize ekledik.
Hem kendi değerlerimize sahip çıktık hem de bunu daha batılı sunumlarla ev sıcaklığında yaptık. Çayın, kahvenin yanına bir tane lokum koyduk, Akide şekeri koyduk, Çiçek koyduk. İlk defa canlı çiçeği mekânında kullanan bir marka olduk. Herhalde bunların hepsi misafir ile duygusal bağ kurdu. Aslında markaların en önem vermesi gereken nokta, özellikle pandemiyle birlikte daha da önemli oldu. Ben yıllardır söylüyorum; “Misafirleriyle duygusal bağ kuran, duygulara hitap eden, hikayesi olan markaların artık daha çok yaşayacağı ve tercih edileceği bir döneme girdi dünya.”
• Gençlere neler tavsiye etmek istersiniz?
İnsanın önündeki tek engel kendisi. Kendi tabuları, duvarları ve kendi ile ilgili koyduğu engeller. Kısa sürede büyük başarılar başınızı döndürmesin. Hayal kurmayı çok değerli buluyorum ama hayal perestlikle hayal kurmak arasında ince bir çizgi var. Ben çok hayal kuran biriyim ama olumlu bir gerçekçilik üzerine bunu inşa ediyorum. Farklı bir iş fikri olan, iyi bir uygulayabileceğine inanıyorsa yola çıksın. İyi odaklansın, iyi bir ekip kursun, parayı iyi yönetsin. Bir de yeni nesil gençlerde bir işe odaklanamama durumu var. Ama önce bir işi iyi yapabilmek için odaklanmak gerekiyor. Aynı hedefe kitlendiğiniz zaman bir işin başarılı olamama şansı yok. Bütün bunları yaparken mutlaka sosyal bir etki yaratmayı düşünün. Sözlerimi Yunus Emre’nin bir sözüyle bitirmek istiyorum. Bölünürsek yok oluruz, bölüşürsek tok oluruz.
Bir liderin yapması gereken en önemli şey. markasından kendisini geriye çekebilmesidir. Markaya kendi vizyonu vererek, onsuzda büyüyebileceğini gösterirse o zaman marka hem sürdürülebilir olur hem başarı gelir.
0 Yorum