YILMAZ BOZAN Dijital Pazarlama & E-Ticaret Danışmanı
YILMAZ BOZAN
Dijital Pazarlama & E-Ticaret Danışmanı revolutionDM - Founder, CEO
Türkiye’nin “MARKA” olmuş şirketleri ve şirketlerin sahipleri ile gerçekleştirdiğimiz özel röportajlarımızla, markaları yakın mercek altına alıyoruz. Bu sayıda, Dijital Pazarlama & E-Ticaret Danışmanı Yılmaz Bozan’ın revolutionDM markasını markaja aldık.
- Sizi tanıyabilir miyiz? Kendi şirketinizi kurmaya karar verdiğiniz süreç nasıl gelişti?
Tabi, 1984 Adana doğumluyum, en belirgin ve vazgeçemediği huy mu dersiniz özellik mi; gerek gerçek hayatta gerekse de hayallerimde keşfetmeyi çok severim. Bu özelliğim sayesinde haliyle hiç olduğum yerde durma gibi bir huyum da yok. Şirket kurma kararımı anlatmadan önce bir iki not; hemen hemen herkesin hayatında vardır küçüklük çalışma serüveni, bende 6 yaşında su satarak ilk ticarete atıldığımı söyleyebilirim. (kendi isteğimle evden kaçarak, yanlış anlaşılmasın zorla kimse çalıştıramıyordu, zevk alarak, gurur duyarak yaptım her ne iş yaptıysam…) Kronolojik olarak bir çok işte çalıştım. Üniversiteyi kazanana kadar en uzun soluklu çalıştığım iş ise, okullar kapanır kapanmaz 6 yaz çalıştığım ve son 2 yazı da kalfa olarak tamamladığım Eczaneler olmuştur.
1990’lı yıllarda bilgisayar hayatımıza yeni yeni girmeye başlamasıyla benim de ilgim ve alakam biraz o yönde evrildi. Bilgisayarla ilk tanışmam babamın çalıştığı Üniversitedeki ofisinde oldu. Benim öğrenme şeklim genel olarak tersine mühendislikle oluyor. Yani çalışan bir şeyi bozup, daha sonradan toparlaya toparlaya bilgisayar kurdu olduk. Yıl 1998-1999’lar hangi eve gitsek oturuyorum bilgisayarlarına format atmak, sistemi ayağa kaldırmak ile geçiyor hayat. Dedim Yılmaz bu böyle olmaz başka taraftan yönelmelisin, bilgisayarı çok seviyorsun fakat sevdiğin kısım daha fazla teknik içeriyor. İşte orada fikrim geldi ve yazılım neden olmasın dedim. 1998-1999’da özel bir kurumun verdiği eğitimle yazılım, web programlama, masaüstü yazılım programlama gibi dilleri öğrendim. ( Basic, MsDos, C++, PHP, PYTHON, HTML, Css vb ) Programlamaya girince sanırım herkes hesap makinesi yapmıştır. Bende yaptım. 2000’li yıllarda ilk html ve css den statik 5-6 sayfalı MEB’e bağlı bir okulun sitesini yaptım. O günden bugüne Yılmaz BOZAN olarak 400+ geçkin site yazmış kodlamış ve tasarımını da yapmışımdır. Evet tasarımda da kendimi geliştirmiştim çünkü hızlı şekilde iş çıkması için bu yeteneğin de bende olması gerekiyordu, malum şu an çağımız tam bir teknoloji çağı ve yazılımcılar ile tasarımcılar arasındaki savaşa tanık olmayan yoktur değil mi ? Üniversiteyi kazandım bilgisayar laboratuvar sorumluluğunu verdiler, (DPÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Endüstri Mühendisliği Mezunuyum) Askere gittim yine aynı şekilde sorumluluklar, İl ve İlçe jandarma komutanlıklarının web sitesini yaparak geçti. (Ankara İl Jandarma Komutanlığı) Özetle nereye gidersem bir şekilde işimle ilgili bir iş yaptım ve kendimi geliştirme fırsatı buldum. (Ücretsiz, 1 kuruş bile kazanmadan, talep etmeden, deneyim sahibi olabilmek için…) 2009’da İstanbul’a gelme kararı verdim, üniversite okurken bir firmanın ilan sitesini yazmıştım, onlarla birlikte “Butterfly Touch Interactive” isimli bir şirket kurduk, Web Yazılım ve Tasarım yapıyorduk ama anlaşamadık ve hayatımda beni bu noktaya getiren diğer deneyimi edindim; asla teknik bilmeyen bir ortak alma, mümkünse ortaklı bir işe hiç girme…
Şirketi kapattık ve ben bir mobilya firmasına “Bilgi İşlem Müdürü” olarak işe başladım, mobilyayı 81 il ve çevre ülkelere internetten satış ve pazarlama operasyonunu, ekibini kurdum. Yıl 2009 ve aylık Google ADS reklam harcamalarımız 100K TL seviyelerinde, Google Dublin ekibinden bizimle ilgilenen hesap yöneticimiz İrlanda’ya davet etti. İlk İrlanda Dublin’e 2009’da gittim ve o gün bugündür yılda 3-4 kez giderim, Google ve Facebook toplantılarımı gerçekleştiririm. Kendi işimi yapma fikri git gide sıcak geliyorken Türkiye’nin en büyük teknoloji perakende firmalarından birisinden iş teklifi geldi ve maksimum haftanın 4 iş günü olmak şartıyla kabul ettim çünkü dışarıda başka firmalara danışmanlıklarım devam ediyordu.
2014 yılında yine bir etkinlik ve toplantılar için gittiğim Dublin’de bir kış sabahı uyandım ve kaldığım yerin penceresinden dışarı baktığımda Google’ın parlayan logosunun Grand Canal’a ( Liffey Nehri’nin İrlanda Denizi’ne bağlandığı Dublin körfezinde bir kanal ) yansımasını görünce içimdeki “startup” ruhu uyandı ve kendi kendime “Yılmaz, neden kendi şirketini kurmuyorsun, işte şimdi tam zamanı…” dedim ve Türkiye’ye döndüğümde işimden istifa edip ayrıldım.
İşte şirketimi kurma serüvenim en kısa ve öz şekilde anlatarak böyle gerçekleştiğini söyleyebilirim.
- Dünya değişti. Artık dijital pazarlama sayesinde markalar ciddi kitlelere ulaşıyor. Dijital pazarlama hakkında neler söylemek istersiniz?
İçinde bulunduğumuz Covid-19 salgını ile evet dünya hiç beklenmedik şekilde değişim gösterdiğini söyleyebilirim. Mağazalar kapandı insanlar ürünlerini satmak için interneti öğrendi, alışveriş seven ama interneti pek bilmeyen kesim internetten alışveriş yapmayı öğrendi. TÜBİSAD verilerine göre 4 yılda geldiğimiz noktaya şu an 4 ayda geldik, İngiltere 10 yılda geldiği noktaya 2 ayda geldi. Bu durum inanılmaz!
Ülkemizin her köşesinden ürününü bir şekilde internetten satmak isteyen kişiler ya pazar yerlerinde olmak istiyorlar ya da kendi sitelerini kurmak istiyorlar, hatta yaşadığım bir deneyimi paylaşmak istiyorum; geçtiğimiz aylarda beni arayıp “saman satmak istiyorum, x TL hesabınıza hemen yatırayım da bize site kur gurban…” diyen birisi ile görüştüm. Artık insanlar ne iş yaparsa yapsın bunu dijital platforma taşımak istiyor. Bu çok umut verici bir durum. Covid-19 bize online olmayı öğretti. Tabi bu bazı açıdan iyi mi oldu kötü mü başka bir oturumun konusu olabilir, biz konumuzu dağıtmayalım. Bu dönemde şunu söylemek isterim “Dijital Pazarlama” kelime anlamı; bir ürünü internetten satmak için dijital mecralarda yapılan tüm faaliyet, çalışmalara verilen genel bir başlıktır. Bunun içinde Arama Motoru Pazarlaması (SEM), Arama Motoru Optimizasyonu (SEO), Sosyal Medya Pazarlaması (SMM) gibi birçok alt kırılımı da mevcut. Okuyuculara söylemek istediğim en önemli konu “Ölçümleyemediğiniz şeyi yönetemezsiniz. “Ve dijital mecra her adımına kadar ölçümlenebilir bir mecradır. İyi bir analist ve dijital pazarlama uzmanı desteği ile hızlı bir büyüme ivmesi kazanabilirsiniz. Ölçümlemek derken şuna da karşıyım tabi ki, firmalar içinde işin yönetiminden çok raporlanması için saatler harcanması sunumlar hazırlanması vs. gerçekten gereksiz, saatlerce hazırlamak ile uğraşılıyor her hafta her ay, sonra 5 dakika bile bakılmadan geçiliyor. Ben böyle raporlamalar yapmıyorum, bir kez rapor ekranlarını yazıyorum sonra müşterimize erişim verip istediği zaman istediği tarih aralığını seçerek analizlere ulaşabileceği ekranlar veriyorum. Böylece iş geliştirmeye, o marka için daha çok kafa patlatıp dertlenmeye vakit fazlasıyla kalmış oluyor.
3-Pandemi süreci şahsınız ve şirketiniz özelinde nasıl geçti? Bu yıl hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?
Biz şirket olarak yaklaşık 4 yıldır uzaktan çalışma yöntemi ile çalışıyoruz. Bu yüzden işlerin akışını bozan en ufak bir şey olmadı. Müşterilerimiz arasında da bir eksilme olmadı sadece ufak tefek strateji değişiklikleri yaparak bütçeleri revize ettik, akabinde piyasalar da yavaştan regüle olmaya başlayınca 2 katı bütçe ile girip harika dönüşler elde ettik. Bizim işimizde hep bir performans yani; satış, üyelik, form vb. gibi KPI’lar (Performans göstergesi) olduğu için sonucuna ulaştığımız ölçüde bütçe artırıp azaltırız. Fakat yukarıda da söylediğim gibi 4 yılda geldiğimiz noktaya 4 ayda geldiğimiz için bazı kurallar alt üst olmadı değil, Baby Boomer dediğimiz 1946-1964 arası doğmuş olan kuşağın bu denli internetten alışveriş yapıp e-ticareti seveceğini tahmin edemezdik. Cebinde kredi kartı olup ekonomik seviyesi iyi olan Baby Boomer’lar bu kısa dönemde mobilin ve e-ticaretin büyümesine şu an yön vermekte. Tabi bu demek değil mi velinimetimiz X, Y ve Z kuşakları dominant değil. Tabi ki geleceğin şekillenmesinde onların yeri yadsınamaz.
Geçtiğimiz senelere nazaran bu yıl daha çok hızlı tüketim ürünleri (FMCG) start-up’ı çok yapıyoruz. Hali hazırda amiral gemilerimizden havayolu, tekstil ve mobilya sektörü aktif olarak çalıştığımız projeleri oluşturmakta. Extra şahsım olarak bu yıl arda kalan vakitlerimde yıllar öncesinde yazmaya başladığım “Bir Danışmanın Güncesi, Dijital Pazarlama ve E-ticaret Üzerine) isimli kitabımı tamamlamak istiyorum. Yıl bitmeden inşallah tamamlayacağım.
4- RevolutionDM gelecekte (3-5 yıl) hangi projeleri hayata geçirmeyi planlıyor?
rDM’i kurarken bir devinim içinde olacağımı, yani hiçbir zaman durmak bilemeyen, gelişen ve hızlıca oryante olmamızı gerektiren bir sektörde olduğumu biliyordum. Bu yüzden şunu söyleyebilirim ki nasıl pandemi döneminin geleceğini, insanların maskesiz dolaşamayacağı gibi bir süreci tahmin edemediysek, dijitalde de birçok gelişmenin nasıl evrileceğini tahmin etmek çok zor, şirket olarak motivasyonumuz; aynı dili konuşacağımız, yani verdiğimiz hizmete ihtiyacı olduğunun farkında olan müşteri seçme politikamız ile gerçekten ihtiyacı olan, dijitale inanmış ve bunun gücünün farkında olan partnerlikler yapmak. Biz ajans değiliz, biz markaların içinde dijital pazarlamasını, e-ticaretini ve dijitalleşme süreçlerini yöneten danışmanlarız. Marka içindeki ekip ile omuz omuza stratejiler geliştirir ve tüm departmanlar ile koordineli bir şekilde çalışırız. Yakın ve uzak gelecekteki planımız da bu mentaldeki firmalar ile harika bir birliktelik kurmak ve onlara bu yolda rehberlik yapmak.
Kendi yazılımımızı yapmak, kampanya otomasyon araçları oluşturmak gibi şeyler planlamıyorum, zira piyasada bu işe sadece kanalize olmuş harika toollar (araçlar), yazılımlar var, bu yazılımları daha efektif kullanarak danışmanlığını verdiğimiz firmalara daha iyi sonuçlar almak varken neden bunların yazılımını yapmak ile zaman kaybedelim ki değil mi?
5- Şirketinizle iş yapmak isteyen iş insanlarına neler vaad ediyorsunuz?
Vaadimiz şu; “sizin için dertleneceğiz” Uzun süre marka tarafında üst düzey yönetici olarak çalıştığım yıllarda şunu deneyimledim. Çalıştığım ajanslar, markamın iç dinamiklerine dahil olamıyor, içerideki ekipler ile iletişim kuramıyor ve dolayısıyla da iş çıkmıyordu. Ajansın marka tarafını iyi anlayıp iş geliştirerek KPI’lara uygun strateji geliştirmek ise, imkansız oluyordu. Haliyle iç dinamiklere hakim olmadan alınan hizmet de bir işe yaramıyordu. Türkiye’nin veya Dünya’nın en iyi ajansı da olsanız iç dinamiklere hakim, marka içindeki diğer birimler ile sıcak temas ile iletişim kurmakta sorun yaşıyorsanız iş ilerlemiyor. Bir de şunu söyleyeyim, mutfağını bilmediğiniz bir işin hizmetini de bilemezsiniz. Bizim en büyük özelliğimiz e-ticaretin mutfağını çok iyi biliyor olmamız. Ürün tedarik, lojistiğinden, stoğa girdikten sonra depoda ayrıştırması, siteye yüklenmesi, pazarlanması, satışı ve SSH (satış sonrası hizmet) vs. tüm süreçlere hakim olmak bu işte başarılı olmanızı sağlıyor.
Bu bağlamda bizim en büyük vaadimiz başında da söylediğim gibi bir onlar için dertleneceğimiz, iki tüm birimler ile, satın almadan satışa, depodan, muhasebeye, fotoğraf stüdyosundan, dijital pazarlamasına, yönetim kadrosundan, en alt kadroya kadar hepsi ile bir fiil iletişim halinde olacağımızı ve firmaya dijital operasyonlarda katma değer sağlayacak her fikri önemseyeceğimizi söylüyor ve buna riayet ediyoruz.
6-Planlar yapan, ajanda ile yaşayan biri misiniz? Şirketinizi nasıl yönetiyorsunuz?
Bir Endüstri Mühendisi olarak sizce? Hayatımı Hardcore takvim Softcore olarak ikiye ayırıyorum. Hardcore işler yani; Firma toplantıları, danışmanlıklar, yemek, kuaför vb. mutlaka takvim ile ilerlediğim süreçlerdir. Softcore işler ise bir ajandasını tutmadığım mutat işlerdir. Danışmanlığını verdiğimiz her firmada bir proje yönetim sistemi kullanmaktayız, uzun yıllardır kullandığım ve severek de önerdiğim TRELLO Uygulaması sayesinde firma içindeki tüm süreçleri iş akdi olarak buraya girer ve ilgili kişilere atamasını yaparak takibini yaparız. Günümüzde bu kadar karmaşanın ve mail trafiğinin olduğu bir ortamda işleri asla mail olarak atmayız. Önemsiz klasörüne düşebilir veya iletilmeme sorunu olabilir. Ayrıca bilgi eşitliği sağlamak adına da bu tarz proje yönetim sistemleri biçilmiş kaftandır. Bir mühendis olarak raporlamanın ne derece önemli olduğunun farkındayız ama kimin ne iş yaptığını anlatmak iş yapmanın ötesine geçtiği zaman o iş yerine bir faydadan çok zarar vermiş oluruz. Bu yüzden biz ne iş yaptık raporu atmıyoruz. Girip Trello’dan bakmalarını rica ediyoruz. Harici yaptığımız işlerin karşılığındaki yansımalarını elbet raporluyor ve üzerinden tüm ekipçe geçiyoruz. (Raporlama ile ilgili 2. Sorunun sonlarında güzel bir açıklama yaptım, hatırlamadıysanız tekrar okumanızı öneririm)
7-Zaman yönetiminizi nasıl yapıyorsunuz? Vazgeçemediğiniz hobileriniz var mı?
Aslında zaman yönetimi kavramı birkaç teknik, farkındalık ile herkesin hayatında uygulayıp fayda sağlayacağı bir şey, bununla ilgili en belirgin örnek ; evden çıkarken eğer asansör bekleme gibi bir süreç yaşıyor iseniz ayakkabınızı bağlamayın asansörü çağırırken veya içindeyken bağlayın, veya iş planınızı yaparken hep aynı işlerin peş peşe programlanmasını yaparsanız daha hızlı işleri bitirmiş olursunuz. Bu kadar ekranın çok olduğu Multi Screen bir hayatta dikkat dağılmaması gibi bir durum söz konusu olamaz tabi ki, işte o zaman yapılması gereken en iyi şey diğer ekranlardan sessizce uzaklaşmak. Tabi ki bir de şu var, ayrıca yazılım da bildiğim için yapmış olduğumuz işler diğerlerine nazaran daha kestirme ve hızlı yapılına bilinir halini yazıp da ilerleyebiliyorum. Tecrübeler işte insanın iş yapışını, hızını vs. mutlaka etkiliyor. Vazgeçemediğim bir hobim vardı, orta okulda başladığım Masa Tenisi, üniversite yıllarında antrenman yapacak birileri bulamadığım için üzülerek bırakmıştım. Lisanslı sporcuyum, 6 Yıl Adana DSİ de ve 1 yıl da Ç.Ü. İhtisas Takımında oynadım, sonra ferdi olarak devam ettim. Şu an İstanbul Anadolu Yakası’nda geç saatlerde antrenman yapacak sporcu var ise bana ulaşabilirler. Ayrıca motosiklet kullanmayı da çok severim, YamahaR25 kullanıyorum, ama şehir merkezi değil pek tercihim değil malum bu İstanbul trafiğinde hiç güvenli olmuyor…
8-Türkiye’de markalaşma hangi noktada? Sizin sektörünüz markalaşma çalışmaları anlamında nasıl bir öneme sahip?
Dijital Mecralara Marka bilinirliği artırma üzerine çok fazla marka tarafından bütçe çıkmamasına rağmen yine Pandemi döneminde kalıplar kırıldı, oyunun düzeni değişti ve artık dijital mecralar branding yani marka bilinirliği artırmada önemini git gide artırıyor. Offline mecralarda yani Outdoor, Indoor’da bir bilboard’un, totem, bina giydirme vb. maliyetleri üç aşağı beş yukarı değişirken iken, örnek; Mecidiyeköy’deki bir bilboard ücretinin düşeceği fiyat bellidir. Ama dijital mecralarda cebinizde 1 TL’niz bile olsa 1 TL’lik reklam çıkabilirsiniz. Bu açıdan bakıldığı zaman kendi bütçesi doğrultusunda yettiği kadar Google, Facebook, Instagram mecrasına ve diğer mecralara da reklam verebilirsiniz. Bundan dolayı markalaşma sürecinde dijital mecra offline mecra ya nazaran giriş baremi daha düşük ve bunun gibi de birçok artıları bulunmaktadır.
9-Markanızı nasıl büyütmeyi planlıyorsunuz?
Şirketimi kurduğum günden bugüne önem verdiğimiz bir şey var. İyi hizmet verelim, iyi sonuçlar çıkartalım ki hizmet verdiğimiz firma bizi refere etsin. Şirketimin sitesi yok yani revolutiondm.com sitesini açmadım, direkt şahsi yilmazbozan.com siteme yönleniyor. Buradaki amacımız başta da söylediğim gibi biz referans usulü ile çalışan bir firmayız. Aynı dili konuşabileceğimiz ve bizim hizmetimizin farkındalığında olan firmalar ile çalışmayı tercih ediyoruz.
Ayrıca 2009’dan beri Dijital Pazarlama, E-ticaret, E-ihracat, SEO, SEM, SMM gibi konularda eğitim vermekteyim, ne kadar bu ekosisteme doğru yetişmiş insan kazandırmış olursam o kadar büyümesine katkı sağlarım vizyonu ile aralıksız olarak bu eğitimler devam etmektedir. En az 10 saat eğitimimizi alan birçok kursiyer kendi firmasını kuruyor, yüksek bütçeler yönetiyor, yaptığı içi daha profesyonel şekilde icra ediyor. Bir not daha düşeyim eğitimlerimi Coaching sistemiyle veriyorum, yani 10 saat eğitim sonrası temeli atıp, sonrasında da mentörlük yaparak uygulamaya geçtiğinde takıldığı her yerde kursiyerlerime full destek sağlıyorum, yaşam boyu öğrenme programları vardır ya adı sadece yaşam boyu bizdeki eğitim sistemi gerçek anlamda 10 saat eğitimi aldıktan sonra ömrümün sonuna kadar devam ediyor.
10-BossLife okurlarına ve genç girişimcilere neler söylemek istersiniz
Konferanslarıma katılan arkadaşlar şu an okuyor ise aşağıdaki 4 temel sütundan bahsettiğimi hatırlayacaklardır. Her zaman bir hayaliniz olsun, hayaliniz ulaşılabilir olmak zorunda değil, belki Mars’da bir çalışma ofisi hayal ediyorsunuzdur, belki de Dünya’nın en iyi sanatçısı, yazarı, yazılımcısı olmak istiyorsunuzdur. Mutlaka bir hayaliniz olsun ve o hayali hep yaşayın… Bir bakacaksınız yakınına gelmişsiniz. Marka ismi vermeyeceğim ;20 yıl önce dünyanın en gelişmiş tuş kombinasyonlarını icat eden bir cep telefonu üreticisi varken, o yıllarda ABD de sadece cama tıklayarak, dokunarak komut verebileceği bir cep telefonu geliştirebilir miyim acaba diye bir hayal ile yola çıkan firmanın durumunu biliyoruz değil mi? Tuş kombinasyonları yapan firmanın yeri ve bir hayalin peşinden giden firmanın yeri malum ortada. Bu hayale ulaşmak için ise sabrı ve mücadele ruhunu asla kaybetmemeniz lazım, klişe örnek ama sabır ve mücadele ruhu olmasaydı ampulü bulanda 1000. denemesinde bulamazdı…
Çalışmak! Her ne iş yapıyorsanız işinizi doğru yapın, en iyisini yapın, finishing’i tam yapın. Maalesef bu konuda hiç özen göstermiyoruz yaptığımız işi gerçekten sırf iş olsun diye yapıyoruz. Bu bahsettiğim şey mükemmeliyetçilik değil, ikisini karıştırmayın, işçilikten bahsediyorum. İşçiliğiniz iyi olsun. Zaten iyiyse sizi insanlar bulur.
Son sütun ise; hoşgörü, tevazu ve erdem. Bilgi, birikim, tecrübe! Kimisi zamanla gelir kimisi çalışmak ile deneyim edinmek ile, ortak ekiplerle çalışırken karşı tarafın bilgi eksikliği, tecrübe eksikliğini hor görerek yaklaşmayın. Bir söz vardır eskilerden
“Ağaç bar getirince eğilir aşağı” aşağıdaki görselde de gördüğünüz gibi, ağacın dallarında meyve yok iken yukarıdadır. Ama meyve verdiği zaman aşağı doğru eğilir, her bir elmanın hayatımızdaki tecrübeler, bilgi, deneyim gibi şeyler olduğunu düşünün, işte sizde tam olarak böyle olmalısınız, dallarınız sağlam, bilgili ve tecrübeli…
Mevlana’ya gidelim; Elif gibi olun, her şeyin en sadesi en güzelidir… (Adı geçmişken buradan sevgili eşim Elif’e de Selam olsun)
Bu güzel röportajı bir solukta okuyan herkese teşekkür ederim.
Sağlıcakla kalın.
Yılmaz BOZAN
instagram : instagram.com/yilmazbozan
linkedin : linkedin.com/in/yilmazbozan
twitter : twitter.com/yilmazbozan
0 Yorum