Bizimle iletişime geçin
UferPhile BOSSLIFE AD

Ekonomi

Demet Sabancı ile Perakendeden Sağlığa, Turizmden Sanata Kapsamlı Bir Röportaj

BossLife Özel Haberi

DEMET SABANCI

1*DEMSA Group olarak hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?

Ana iş alanımız Parekende... Perakende sektöründe, kadın-erkek-çocuk giyim, aksesuar yanında ev dekorasyon ve kozmetik bulunmakta. Ayrıca, sağlık, Turizm, İnşaat, Art, Denizcilik  bu konularda iş alanlarımız mevcut.

2*Demsa olarak hangi markalar ile perakende sektöründe varsınız? Perakende sektöründe yeni markalara yatırım yapma planınız var mı?

Grubumuzun lokomotifi perakende işimiz diyebiliriz. Özellikle moda ve lüks segmentinde Türkiye’de mevcut kapasitenin önemli bir kısmını biz temsil ediyoruz diyebiliriz. Birçok dünya markasının Türkiye temsilcisi olan Demsa Group; Brandroom, Longchamp, Ted Baker gibi markaları bünyesinde bulunduruyor; Home kategorisinde ise dünyaca ünlü Vİlleroy Boch, Rosenthal, Missoni Home, Lladro gibi markaları olan D’Maison tüketicilerle buluşturuyor. Brandroom.com.tr online alışveriş sitesi ile de lüx parekendedeki e-ticaret pazar payını her geçen gün arttırmaya devam ediyor. Türkiye’nin ve özellikle İstanbul’un bu alanda çok önemli bir potansiyele sahip olduğunu görüyoruz.

Perakende sektöründeki deneyimini ve vizyonunu turizm ve inşaat sektörlerine de yansıtan Demsa Group’un bu alandaki yatırımları arasında, Pera Palace Hotel, The St. Regis İstanbul ve butik gayrimenkul projesi Kandilli Konakları bulunuyor.

3*Sağlık sektörüne ciddi bir yatırım yaptınız. Onkim’i kurmanızda sizi tetikleyen şey ne oldu?

Rahmetli babam Hacı Sabancı’yı maalesef akciğer kanserinden kaybettik. Bu kaybımızdan kısa bir süre sonra kök hücresinin ileride birçok hastalığa çare olacağını öğrendim. İlgimi çekti. Kök hücre ile ilgili çalışmaları yakından izledim ve 2006 yılında ONKİM’i kurarak kök hücre araştırmaları alanında Türkiye için çok değerli bir yatırıma imza attık. Her zaman yaptığımız işin içinde bir “sosyal çıktı” ararız. Ayrıca yeni ve uzun vadeli faydalar sağlamayı hedefleriz. ONKİM bu açıdan bizim en kıymetli yatırımımız. Türkiye’nin gelecek vizyonunu temsil ediyor bir yönüyle. Sağlık bir ülkenin medeniyet seviyesinin göstergesidir. Bu sebeple sağlık alanında böylesine önemli bir yatırımdan hiç kaçınmadık. Kök hücre teknolojileriyle ilgili bir iş yapmak için Türkiye doğru pazar mı acaba diye düşünmedik. ”Türkiye’nin ve Türklerin böyle bir hizmete ihtiyacı olduğunu düşündük ve finansal risklere değil toplumsal faydaya odaklandık.” Onkim de yapılan araştırmalar arasında, kordon kanından elde ettiğimiz kök hücreler, özellikle talesemi, nöroblastoma ve lösemi hastalarının tedavilerinde kullanıldı. Birçok alanda klinik araştırma çalışmalarına başladık. Örneğin, halk arasında Tavuk karası, gece körlüğü de denilen, kişinin önce görüş alanını daraltan, zamanla renkler ve ışık derken sonunda görme yetisinin kaybolmasına yol açan hastalıktır. Yaşam kalitesini düşüren, kişinin sosyal hayatını da etkileyen bu rahatsızlıkta kök hücre uygulaması ile ciddi ilerlemeler kaydettik. Tavuk karası olan pek çok hastamızın tedavi sonuçları son derece başarılı oldu. Yurtdışında devam etmekte olan çeşitli projelerde gerek kordon kanından gerekse göbek kordonundan elde edilen kök hücrelerle birçok hastalığın tedavisinin önümüzdeki yıllarda hızla artacağına inanıyorum.

İşte her noktadan baktığımızda gerçekten doğru bir işe imza atmanın mutluluğu içindeyiz.

Sağlıklı bir Türkiye için sağlıklı nesiller yetiştirmeliyiz. Bunu yaparken de her şeyi olduğu gibi teknolojiyi de doğru kullanmalıyız.

İlk zamanlar, yaptığımız işi bile anlatmakta zorlandık. Bugün ise artık ONKİM bölgesel öneme sahip bir merkez olma yolunda.  Bu girişimin arkasındaki enerji, tek başına pazarın boş olması değildi. Türkiye’nin böyle bir merkeze sahip olma vaktinin geldiğine duyduğumuz inançtı.

4*Onkim’den biraz bahseder misiniz? Hangi ülkelerde faaliyette?

Onkim çatısı altında sizlerin de bahsettiği gibi birçok farklı dokudan kök hücre saklama & bankalama işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Saklanma süreci esnasında eğer aile içerisinde herhangi bir hastalık olur ise, hekimlerin talebi doğrultusunda ilgili uygulama merkezine bu ürünler kontrollü ve sağlıklı bir şekilde ulaştırılıyor. Saklanan hücresel ürünler zaten hastaların direkt kendisi için saklandığından dolayı, istedikleri zaman bu ürünleri kullanma hakkına sahipler. Dolayısıyla onların saklatma talebi olduğu müddetçe bu ürünleri saklamakla mükellefiz. Onların bilgisi, onayı olmadan kök hücreler hiçbir şekilde kullanılamaz, devredilemez ve imha edilemez. Eğer kişiler artık bu kök hücreleri saklatmaktan vazgeçerlerse, imha etme ya da doku uygunluğu var ise, başka kişilerin kullanımına açma hakkına sahipler. Bu sayede de birçok farklı kişinin hayatına dokunmuş oluyorlar. Tabi tüm bu süreçler Onkim Kalite Sistemi gereğince dokümante edilerek ve karşılıklı imzalanarak yürütülüyor.

Bilim insanları tarafından kök hücreler üzerinde yapılan çalışmalar, son yıllarda oldukça hız kazandı ve gelecekte de birçok hastalığın tedavi umudu olarak görülüyor. Kısa bir süre öncesine kadar kök hücre tedavileri sınırlı iken, son yıllarda klinik deneme amacıyla farklı hastalıklarda kök hücreler kullanılmaya başlandı.

Yapılan araştırmalar, özellikle süt dişlerinin de kök hücre açısından zengin olduğunu gösterdi. Süt dişi kök hücrelerinin vücutta kemik, kas ve kıkırdak gibi farklı dokulara dönüşme potansiyellerinin olduğunu kanıtladı. Diş kök hücrelerinin en önemli özelliklerinden bir tanesi de sinir hücrelerine dönüşebilme potansiyelleri. Özellikle ilerleyen yaşlarda Alzheimer, demans gibi hastalıkların artması ile sinir hücrelerine farklılaşma yeteneği olan diş kök hücrelerinin önemini de arttırıyor.

Gelecekte bu kök hücrelerin sadece farklı dokulara dönüşmekle kalmayacağı, diş hekimliğinde de kök hücre tedavisinin hızla yer alacağı öngörülüyor. Örneğin, diş bankacılığı sayesinde saklanan diş kök hücrelerinden kaybedilen dişlerin yerine yeni diş yapılarının oluşturulması sağlanabilecek.

Kısaca belirtmek gerekirse, vücudumuzun yedek parçası olarak nitelendirilen kök hücreler insan vücudunda hayati önem taşıyan yapılardır. Biz o kalplerin atması, o beyinlerin düşünmesi için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışmaktayız. Çok üst düzey bilim insanlarıyla çalışıyoruz. Çok büyük hedeflerimiz var. Bugünden çok yarını hedefleyen bir yatırım ve bu yönüyle asıl değeri gelecekte daha iyi anlaşılacak. Ömrüm oldukça insanlara ve hayata karşı sorumluluğumu bu büyük yatırımla yerine getirmeye çalışacağım.

5*Türkiye’nin en ikonik otellerinden birisi olan Pera Palas sizin bünyenizde. Sadece Pera Palas’da konaklamak için gelen turistler bile var. Bu dokuyu korumayı nasıl başardınız? Turizm sektöründe başka yatırımlar yapmayı planlıyor musunuz?

Yeryüzünde bazı mekânlar vardır ki yaşadıkları tarihe tanıklık ettikleri gibi tarihin kendisi de olurlar. Pera Palace Hotel de şüphesiz ki o mekanlar arasındadır. 19. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’un kalbi Pera’da açılan Pera Palace Hotel’in hikâyesi, aynı zamanda kadim bir tarihin de hikâyesidir.

Dünyaca ünlü Orient Express, 1888 yılında Paris-İstanbul seferini yapmaya başladığında trendeki yolcuların İstanbul’da konaklayabilecekleri yüksek standartlara sahip lüks bir otel bulunmuyordu. Bunun üzerine 1892 yılında yapımına başlanan Pera Palace Hotel, 1895’te düzenlenen bir açılış balosuyla birlikte ilk misafirlerini ağırlamaya başladı.

Bu rituel hiç değişmedi, İstanbul’un tarihi mekanını yaşatmak ve günümüzün beklentilerini karşılamak üzere kendi ihtişamından hiç bir şey kaybetmeden yaşatma gayreti içersindeyiz.

Pera Palace Hotel’deki 101 numaralı oda, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğumunun 100. yılında kişisel eşyalarının da sergilendiği bir özel müzeye dönüştürüldü. Böylece Pera Palace Hotel, kıymetli varlığına müze-otel olarak bir güzellik daha eklemiş oldu.

Başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere İsmet İnönü, Celal Bayar, Piere Loti, Kral VIII. Edward, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Agatha Christie, Greta Garbo, Sir Alfred Hitchcock, Pierre Loti, Jacqueline Kennedy, Ernest Hemingway ve Mata Hari Pera Palace Hotel’de konaklayan misafirler arasında yer aldı. Bu misafirlerin adını taşıyan odalarda konaklamanızı mümkün kılıyoruz.

Kubbeli Salonumuzdaki Michelin rehberine giren geleneksel İngiliz usulü çay saatinden Fransız tarzı Patisserie de Pera’ya uzunan lezzetli bir yolculuk sunuyoruz.

Kapıdan girdiğiniz an itibariyle bir zaman makinesinden geçerek geçmişe yapılan bir yolculuk ettirme amacımız var ve bunu büyük bir sorumlulukla devam ettirmekteyiz.

Yine Türkiye’nin tanıtımına ve kültürlerarası iletişime katkısının olduğunu düşündüğümüz bir diğer markamız ise Hiref Tasarım ki yurtdışı misafirlerimizin çok beğendiği bir markadır.Hiref’in inandığı temel misyonu Anadolu’nun kültürel ve tarihsel zenginliğini vurgulamak ve çağdaş tasarım anlayışı ile unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarımızı güçlü bir marka değeri ile dünyaya sunmaktır. Hiref’in kuruluşundan itibaren getirdiği yeniliklerden biri de tasarımlarının her birinin tarihsel ve kültürel hikayelerinin olmasıdır. Her tasarımın hikayesi özel şık bir anlatım kartı ile sunulmaktadır. Hiref’in sloganı “Kültürünü Tasarla.”dır.

2008 yılında, Hiref, başarılı büyüme ve markalaşma aktivitelerine bağlı olarak USA Georgetown Üniversitesi MBA öğrencileri tarafından mezuniyet tezi konusu olarak seçilmiştir.

2011 yılında ise, Harvard Business School MBA öğrencileri tarafından yapılan “Marka Değeri Yaratma” adlı bir çalışmada proje konusu olmuştur.

Yurt dışında büyüme hedefleyen Hiref, özellikle Londra, Dubai, Abu Dhabi ve ABD pazarlarına odaklanmıştır.

Şimdilik var olan iştiraklerimizi daha iyiye, daha güzele taşımak için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.

Okumaya Devam Et
Yorum yapmak için tıklayın

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ekonomi

Boeing’in Türkiye’ye Güveni Tam: Tedarik Hacmi 2 Milyar Doları Aştı

Havacılık devi Boeing’in Türkiye’ye olan yatırımları ve iş birlikleri hızla büyüyor. Şirketin Türkiye ve Orta Asya Genel Müdürü Ayşem Sargın’ın açıklamalarına göre, Boeing’in Türk havacılık sanayisinden bugüne kadar yaptığı toplam tedarik hacmi 2 milyar doları aştı. Bu rakam, Türkiye’nin Boeing için sadece bir pazar değil, aynı zamanda kritik bir tedarik ve mühendislik üssü haline geldiğini gösteriyor.

Türk Havacılık Sektörü, Boeing’in Küresel Tedarik Zincirinde Kritik Rol Oynuyor

Ayşem Sargın, Boeing’in Türkiye’deki ilişkisinin 80 yılı aşkın köklü bir geçmişe dayandığını belirtti. 2017’de başlatılan Türkiye Milli Havacılık Planı (NAI) ile sanayi, teknoloji ve mühendislik alanlarındaki iş birliklerinin derinleştiğini vurgulayan Sargın, Türkiye’deki tedarikçi ağlarının 20’den fazla şirketi kapsadığını söyledi. Bu şirketler, Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Kayseri ve Eskişehir gibi önemli şehirlerde faaliyet gösteriyor.

Türk tedarikçiler, 737’den 787’ye kadar Boeing’in en yeni ticari uçaklarının yanı sıra Chinook ve P-8 gibi savunma platformlarına da parça sağlıyor. Boeing, Tedarikçi Geliştirme Programı ile Türk şirketlerinin küresel standartlara ulaşmasına destek olarak havacılık ihracatını artırmayı hedefliyor.

Mühendislik ve Eğitim Alanında Stratejik Yatırımlar

Boeing, Türkiye’deki varlığını sadece tedarikle sınırlı tutmuyor; aynı zamanda mühendislik ve genç yeteneklere de yatırım yapıyor.

  • Mühendislik ve Teknoloji Merkezi: 2018’de İstanbul Teknopark’ta açılan bu merkez, Boeing’in dünyadaki sayılı merkezlerinden biri. Yaklaşık 100 mühendisiyle küresel ürün geliştirmeye katkı sağlarken, Türkiye’nin gelecekteki havacılık liderliği potansiyelini de güçlendiriyor.
  • Newton Uçuş Akademisi: İstanbul’da kurulan akademi, 13-16 yaş arası gençlere STEM tabanlı havacılık eğitimi sunuyor. Tam hareketli uçuş simülatörleri ile donatılmış olan akademi, yeni nesil havacılık yeteneklerine ilham vermeyi amaçlıyor.

Sürdürülebilir Havacılıkta Türkiye ile Ortak Hedefler

Ayşem Sargın, havacılık sektörünün geleceğinde önemli bir yer tutan sürdürülebilir havacılık yakıtları (SAF) konusuna da değindi. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün getirdiği SAF zorunluluğunu çok önemli bir adım olarak değerlendiren Sargın, Türkiye’nin bu alanda kilit bir konumda olduğunu belirtti.

Boeing, Türkiye Sürdürülebilir Havacılık Platformu (TSAA) aracılığıyla yerli biyokütle potansiyelini değerlendirerek Türkiye’yi SAF üretiminde önemli bir ortak yapmayı hedefliyor. Sargın, yeşil hidrojen ve elektrikli uçuş gibi yeni nesil çözümlere de yatırım yaptıklarını ve bu alanda Türkiye ile iş birliklerinin devam edeceğini ekledi.

Okumaya Devam Et

Ekonomi

AJet’e İkinci Kez Uluslararası Ödül: Düşük Maliyetli Havayolları Kategorisinde Tek Türk Markası

Henüz genç bir marka olmasına rağmen AJet, uluslararası alanda büyük bir başarıya imza attı. Şirket, Los Angeles’ta düzenlenen APEX/IFSA Global Expo Fuarı‘nda “Dört Yıldızlı Düşük Maliyetli Havayolu” ödülüne ikinci kez layık görüldü. Bu ödül, AJet’i kendi kategorisinde ödül alan tek Türk markası yaptı.

Milyonlarca Yolcu Değerlendirdi, AJet Öne Çıktı

APEX ödülleri, dünyanın dört bir yanından yolcuların yaklaşık 1 milyon uçuş için yaptığı bağımsız değerlendirmeler sonucunda veriliyor. AJet, yaklaşık 600 hava yolu arasından sıyrılarak bu prestijli ödülü kazanmayı başardı.

AJet Genel Müdürü Kerem Sarp, ödülle ilgili yaptığı açıklamada, “İkinci kez bu ödüle layık görülmekten gurur duyuyoruz. Bu ödül, misafirlerimize sunduğumuz uçuş deneyiminin, konforun ve hizmet kalitesinin uluslararası alanda bir kez daha tescillendiğini gösteriyor,” dedi.

Sarp, uçuş emniyetine verdikleri öneme de değinerek, son 12 ayda 9 farklı ülkede 13 havalimanında 19 kez denetlendiklerini ve 0,30 SAFA (bulgusuzluk) puanı ile dikkat çekici bir sonuç elde ettiklerini belirtti.

AJet, geçen yıl kuruluşunun henüz 7’nci ayındayken de aynı ödülü alarak sektöre hızlı bir giriş yapmıştı. Bu ikinci ödül, şirketin başarısının tesadüf olmadığını kanıtlıyor.

Okumaya Devam Et

Ekonomi

OYAK Genel Müdürü Yalçıntaş, Renault’nun Bursa Üssünde İncelemelerde Bulundu: “Türkiye İhracat Merkezi Olacak”

OYAK Genel Müdürü Murat Yalçıntaş, Oyak Renault’nun Bursa’daki dev üretim tesisini ziyaret ederek, şirketin Türkiye ve küresel pazardaki hedeflerini gözden geçirdi. Ziyarette Duster, Clio ve Boreal modellerinin üretim hatlarını inceleyen Yalçıntaş, OYAK HORSE’un hibrit araçlar için geliştirdiği son teknoloji ürünü HR18 motoru hakkında da detaylı bilgi aldı.

Bursa, Avrupa’nın Önemli Otomotiv Üslerinden Biri

Murat Yalçıntaş, Oyak Renault’nun OYAK ve Renault Group ortaklığının gücünü vurguladı. Bursa’daki fabrikanın sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da en önemli otomotiv üretim merkezlerinden biri olduğunu belirten Yalçıntaş, tesisin üretim kapasitesi ve teknolojik altyapısının ülkenin sanayi gücünü temsil ettiğini söyledi.

Yalçıntaş, 1969’dan beri süren bu iş birliğinin, Türkiye’nin üretim yetkinliğini dünya standartlarına taşıyan ve yerli mühendislik gücünü küresel rekabetle buluşturan örnek bir model olduğunu ifade etti.

Hedef: Türkiye’yi İhracat Merkezi Yapmak

OYAK ve Renault Group’un 400 milyon Euro’nun üzerinde bir yatırım planladığını açıklayan Yalçıntaş, bu yatırımlarla Türkiye’yi Renault’nun en büyük ihracat merkezlerinden biri haline getirmeyi hedeflediklerini belirtti.

“Uluslararası 2027 Oyun Planı” kapsamında, 2027’den önce dört yeni Renault modelinin Bursa’da üretilmesi hedefleniyor. Bu planın ilk adımı Duster oldu. Ayrıca, Renault’nun en çok satan modeli Clio’nun altıncı nesli için de Bursa fabrikası üretim merkezi olacak. Yeni Clio’nun Türkiye’de geliştirilip üretilmesi de bu stratejinin önemli bir parçası.

OYAK HORSE: Renault Group’un İlk Hibrit Motor Üreticisi

Ziyarette Yalçıntaş’ın en çok dikkatini çeken noktalardan biri, OYAK HORSE’un başarısı oldu. Türkiye’de binek araçlar için motor ve vites kutusu üreten bu firma, şimdi de Renault Group’un ilk hibrit motor üreticisi unvanını taşıyor.

55 yılda 7.5 milyon motor ve 6 milyon vites kutusu üreten OYAK HORSE, yıllık üretim kapasitesini 470 bin motora ve 390 bin vites kutusuna yükseltti. Firma, son teknoloji HR18 motoru ile büyük bir başarıya imza attı. Bu motor ve yerli imkânlarla üretilen alüminyum motor bloğu, TEKNOFEST 2025‘te sergilenecek. 17-21 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek etkinlikte, OYAK HORSE mühendisleri motorun üretim aşamalarını ziyaretçilere tanıtacak.

Okumaya Devam Et

Trend Gönderiler